Organik Sigortacılık: Öze Dönüş

Tahmini Okuma Süresi: 4 dakika

Organik ürünler son yıllarda oldukça popüler. Gıda, giyim, kozmetik ve daha bir çok alanda organik ürün patlaması yaşanıyor. Bu durumu anlamak zor değil çünkü yapay olan çoğu şey insan hayatı için zararlı. Peki organik sigortacılık hizmetinden bahsedilebilir mi?

TDK’ya göre organik “doğal yolla yapılan” anlamına geliyor, yani yapmacık olmayan, hayatın olağan akışına uygun. Öyleyse organik sigorta doğal yollarla gelişen ve sunulan sigortacılık hizmeti olarak tanımlanabilir. Peki bugünkü sigortacılık hizmeti organik mi? Maalesef hayır.


Sigortacılığın Özü

Biraz geriye gidip sigortacılığın başlangıcına baktığımızda konu daha net anlaşılıyor. İlk sigortacılık faaliyetine dair farklı kaynaklarda farkı tarihler var. İşi antik çağlara kadar götürenler de var 17. yüzyılla yetinen de. Ancak tüm bu tarihlerin ortak bir özelliği var. Sigorta hizmeti toplumda var olan önemli bir riske önlem almak için, yine o riske maruz kalanlar tarafından oluşturulmuş. Nakliyat sigortasını deniz ticareti yapan kişiler keşfetmiş. Yangın sigortası şirketleri 17. yüzyıldaki Büyük Londra Yangını’na maruz kalan insanlar tarafından kurulmuş. Tüm örneklerde ortak nokta sigorta hizmetinin riske maruz kalan kişilere olan yakınlığı. Yani bu hizmet riski en iyi bilen, onu en doğru şekilde ölçüp gerektiğinde önlem alabilen kişiler tarafından sunuluyor.

Tarih boyunca sigorta şirketleri sigortaladıkları kıymeti tüm incelikleriyle bilirdi. Riski en doğru şekilde yönetmek için çok daha proaktif çalışırdı. Örneğin yangın sigortası şirketlerinin kendi itfaiye teşkilatları vardı, şirketler faaliyet gösterdikleri şehrin detaylı haritalarını hazırlatırdı. Böylece sigorta şirketleri uzun yıllar boyunca riskleri doğru yönetirken toplumsal gelişime de önemli katkılar sağladılar.

Bugün sigorta şirketleri sigorta şirketleri ile sigortalı ürün arasında organik bir bağ kalmadı. Şirketlerin sigortaladıkları ürüne ait bilgileri genel geçer istatistiklerden ibaret. Ölçek yeterince büyük olduğunda istatistikler riski yönetmek için yeterli olabilir (büyük sayılar kanunu). Ancak bu durum sigorta şirketlerinin toplumdan ve hayatın akışından uzak olduğu gerçeğini değiştirmez.


Sigortanın Değeri

Bundan 150 yıl önce İstanbul’da yaşıyor olsaydınız olası bir yangında evinizi kurtarmanın tek yolu bir sigorta poliçesine sahip olmaktı. Zararınızın karşılanmasından bahsetmiyorum, merkezi bir itfaiye teşkilatı olmadığından evinizi yangından ancak bir sigorta şirketi koruyabilirdi. Bugün ise konut sigortası böylesi bir öneme sahip değil. Yangın olursa itfaiyeyi ararsınız, güvenlik ihtiyacınızı güvenlik şirketleri karşılar, sigorta şirketlerine ise sadece tazminat ödemek kalır.

Sigortacılık hizmetinin yıllar içinde ne kadar yavan hale geldiğini fark ettiniz mi? Hormonla büyütülmüş kıpkırmızı ama tadı olmayan bir domates gibi.

Bugünün sigortacılık sistemi Henry Ford’un meşhur seri üretim modeline dayanıyor. Fabrikalardan aşina olduğumuz bu yöntem bir ürünün kısa sürede ve çok sayıda üretilebilmesini sağlıyor. Montaj hattı boyunca çalışanlar devamlı olarak aynı işi yapıyorlar. O işte uzmanlaşıyorlar ancak montaj hattının geri kalanına dair çok az fikirleri var.

Sigorta şirketleri de hayatın olağan akışında yalnızca bir köşeyi tutmuşlar, hasar olursa tazminat ödüyorlar. Bu konuda ne kadar uzman oldukları tartışılır ama sürecin diğer kısımlarına dair fikirleri olmadığı kesin.

Otomobil üretir gibi sigortacılık hizmeti veremezsiniz. Bir hizmet sağlayıcı olarak insanların hayatlarının bir parçası olmalısınız. Müşterinizi anlamalı ve farklılaşan beklentilerine çözüm üretmelisiniz. Henry Ford‘un ünlü sözü sigorta sektörünün mevcut durumunu özetliyor; “İstediğiniz renkte arabaya sahip olabilirsiniz, tabi siyah olduğu sürece.”


Sigortacılık Neden Gelişmiyor?

Son 30 yılda ev yaşamıyla ilgili çok şey değişti ancak konut sigortalarının kapsamı neredeyse aynı. Otomobiller her yıl yeni sürüş özellikleriyle donatılıyor peki sigortacılar neye göre fiyatlama yapıyor, araç bedeli, plaka, sürücü yaşı vs. Bir otomobil firması aracına yeni bir özellik eklerse bu ancak endüstri standardı haline geldiğinde sigortaya konu olabiliyor. Sigorta şirketleri endüstrideki dünyadaki tüm gelişmeleri bir kaç adım geriden takip ediyor. Oysa sigortacılar tarihte emeklilik sistemi, itfaiye teşkilatı gibi kurumların öncüleri olmuşlardır.

Sigorta satış süreci de doğal değil. Yeni bir araba aldığınızda uzatılmış garanti hizmetini çok daha gönül rahatlığıyla alırken kasko veya trafik sigortasında biraz keyfiniz kaçar neden? Çünkü yeni aldığınız bir araçla ilgili hiç ilgisi olmayan 3. bir firmaya ödeme yaparsınız. Sigortanın kapsamı yeterli mi? Hasar olursa yeterli hizmet alabilecek miyim? Bir sorum olursa kime danışacağım? vs. Tüm bu sorular için yeni bir markaya güvenmek zorundasınız. Oysa uzatılmış garanti hizmetini zaten araba satın almak için güvendiğiniz firmadan alıyorsunuz ve kafanız rahat.


Organik Sigortacılık

Peki bugünün dünyasında organik sigortacılık nasıl yapılabilir? Bunu sağlamanın bir yolu sigortanın, sigortalı ürünlerin bir parçası haline gelmesi olabilir. Araç sigortası ayrı bir ürün olmaktan çıkartılıp aracın güvenlik paketi kapsamına dahil edilebilir. Ya da konut sigortasını ev kiralama hizmetinin bir parçası olabilir. Sektörde buna benzer irili ufaklı işbirlikleri olsa da çok bu iş modeli çok daha büyük bir potansiyel vaat ediyor. Marka iş ortaklığı (affinity) modeli birkaç açıdan avantajlı;

– İşbirliği yapılan şirket sigortalanacak ürünün özelliklerini çok daha iyi biliyor. Sigortanın kapsamı çok daha net ve doğru şekilde belirlenebilir.

– Bir ürünün satışı esnasında ona bağlı sigortayı satmak çok daha kolaydır. Yepyeni bir telefon aldığınız mağazada cihaz sigortası yaptırma ihtimaliniz bir ay sonrasına göre çok daha yüksektir.

– Müşteriler sigorta kapsamı ve hizmet süreciyle ilgili çok daha güvende hisseder. Bir ürün satın alacak kadar güvendikleri firmadan sigorta satın almak ekstra güven sağlamaya gerek yoktur.

– İşbirliği yapılan firmanın sağlayacağı veriler ile sigortalı risk çok daha iyi analiz edilebilir. Aynı şekilde sigorta şirketi de verilerini üretici firma ile paylaşabilir, bu sayede ürün geliştirme sürecine katkı sağlar. Örneğin kaza önleme sistemi üretiminde otomobil üreticileri ile sigortacılar birlikte çalışabilir.

– Satış ve satış sonrası hizmetler tek bir kanaldan sağlanacağından, müşteri memnuniyeti artar. Hasar süreci çok daha verimli şekilde yönetilir.

– Sigorta şirketleri servis sağlayıcılar haline gelebilir. Örneğin konut sigortası müşterilerine akıllı ev sistemi sunan bir sigorta şirketi düşünün. Yada müşterilerinin sağlık durumlarını düzenli olarak takip eden ve iyileştirmek için hizmetler sunan bir sağlık sigortası şirketi.

Aslında tüm başlıklar sigorta şirketlerinin ihtiyaç duydukları yeni oyun alanları. Bu sayede sigortacılar gökdelenlerde yaşayıp tüm gün sayılarla uğraşan sıkıcı tipler olmaktan kurtulabilir.


Özetle

Bugünün sigortacılık hizmeti oldukça yavan ve tatsız, müşterilerin ihtiyaçlarını anlamaktan ve onların hayatına dokunmaktan çok uzak. Sigortacıların tarihte biraz geriye gidip onları var eden değerleri yeniden hatırlaması gerekiyor. Geleceğin sigortacılık modeli ancak bu değerlerin üzerine inşa edilebilir.

 

Dr. Hasan Meral

Sigorta sektöründe ürün yönetimi, underwriting ve dijital pazarlama alanlarında çalıştı. Halen BNP Paribas Cardif Türkiye'de Ürün Yönetimi Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir