Liseli Sigortacılar: Nitelikli İnsan Kaynağı İçin Stratejik Bir Fırsat

Türk sigorta sektörü, her yıl ürettiği milyarlarca liralık prim hacmiyle Türkiye ekonomisinin en dinamik ve stratejik alanlarından birini oluşturmaya devam ediyor. Genç ve geniş nüfus yapısı, kentsel dönüşüm hamleleri, devlet katkıları, vergi avantajları ve özellikle deprem riskinin yeniden gündeme taşıdığı farkındalık, sektörün önümüzdeki yıllarda da güçlü şekilde büyümeye devam edeceğinin işaretlerini veriyor. Ancak bu büyümenin sürdürülebilirliğini tehdit eden kritik bir sorun da giderek daha görünür hale geliyor: nitelikli insan kaynağı açığı.

Mevcut tablo, sorunun boyutunu ortaya koymak açısından oldukça çarpıcı. Türkiye’de 68 sigorta, emeklilik ve reasürans şirketi, 18.898 acente, 1.980 eksper ve 228 broker olmak üzere toplam 21.174 sektör paydaşı faaliyet gösteriyor [1]. Buna karşılık sektörün bu devasa yapısını besleyen eğitim altyapısı son derece sınırlı. Ülke genelinde sigortacılık programı bulunan yalnızca 94 meslek lisesi bulunuyor ve bu okullarda toplam 1.284 öğrenci sigortacılık eğitimi alıyor. Başka bir ifadeyle, Türkiye’de her 220 sigorta sektörü temsilcisine yalnızca bir meslek lisesi düşüyor. Bu durum, sektörün bugününü olduğu kadar geleceğini de doğrudan etkileyen önemli bir yapısal sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Dolayısıyla, sigorta sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirecek eğitim ekosisteminin yeniden tasarlanması artık stratejik bir zorunluluk haline geldi. Bu yazıda; meslek liselerinde verilen sigortacılık eğitiminin mevcut durumunu, güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirecek ve sektörün insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak örnek bir eğitim modeli için bir yol haritası ortaya koyacağız.


Meslek Liselerinde Sigortacılık Eğitiminin Mevcut Durumu

Türkiye’de meslek liselerinde sigortacılık eğitimi, 2005 yılından bu yana Pazarlama ve Perakende alanının altında veriliyor. Ortaokuldan mezun olan öğrenciler, ikamet adreslerine göre sınavsız şekilde bu programlara yerleşiyor. Eğitim modeli hem teorik hem de uygulamalı dersleri kapsıyor ve öğrencileri sektörle erken yaşta tanıştırmayı amaçlıyor.

Öğrenciler 9. sınıfta pazarlama alanının temelini alarak eğitime başlıyor. Bu aşamada tüketici davranışları, pazarlama ilkeleri, ofis uygulamaları ve mesleki gelişim atölyesi gibi derslerle genel mesleki farkındalık kazanmaya başlıyorlar. 10. sınıfa geçtiklerinde sigortacılıkla ilgili içerikler programa ekleniyor. Temel sigortacılık, sigortacılıkta hizmet pazarlaması, satışta iletişim teknikleri, temel hukuk ve mesleki matematik dersleriyle sektörün kavramsal yapısını tanımaya başlıyorlar.

11. sınıfa geldiklerinde uzmanlaşma süreci derinleşiyor. Risk ve hasar yönetimi, can sigortaları ve bireysel emeklilik sistemi, hayat dışı sigortalar, sigorta hukuku, mesleki yabancı dil ve sigorta paket programları dersleriyle sektörün teknik yönlerini öğreniyorlar. Bu sınıf itibarıyla öğrenciler acentelerde, sigorta şirketlerinde ya da brokerlik işletmelerinde çalışabilecek düzeye doğru ilerliyorlar. 12. sınıfta ise eğitimin büyük bölümü işletmelerde beceri eğitimine dönüşüyor [2].

Öğrenciler haftanın üç gününü staj yaparak geçiriyor, iki gün de teorik derslere devam ediyorlar. Bir yıl süren bu dönemde öğrenciler hem deneyim kazanıyor hem de işletmeden asgari ücretin en az yüzde 30’u kadar ücret alıyorlar. Devlet tarafından iş kazası ve meslek hastalığı sigortası sağlanıyor. Mezuniyet sonrasında üniversite sınavında kendi alanlarını tercih etmeleri durumunda ek puan alacakları için eğitimlerine sigortacılık alanında devam etmeye daha fazla motive oluyorlar.

Bu eğitim yapısı, meslek liselerinde sigortacılık eğitiminin genel çerçevesini oluşturuyor. Ancak ders içeriklerinin kapsamı, uygulama olanakları ve sektörle kurulan ilişki değerlendirildiğinde hem güçlü yönler hem de geliştirilecek birçok alan bulunduğunu görüyoruz. Bir sonraki bölümde bu güçlü ve zayıf yönleri ayrıntılı şekilde ele alacağız.


Meslek Liselerinde Sigortacılık Eğitiminin Güçlü ve Zayıf Yönleri

Türkiye’de meslek liselerinde verilen sigortacılık eğitimi, sektörün artan nitelikli iş gücü talebini karşılamada giderek daha önemli bir görev üstleniyor. Eğitim öğrencilere hem mesleki farkındalık hem de uygulamalı deneyim kazandırıyor; ancak aynı zamanda yapısal zorluklar da barındırıyor. Bu bölümde mevcut tabloyu değerlendirirken, İstanbul’daki sektör–okul dengesizliğine işaret eden verilerden de yararlanıyor olacağız.

Güçlü Yönler

1. Öğrencilerin Mesleğe Erken Yaşta Adım Atıyor Olması: Sigortacılık eğitimi öğrencileri daha 13–14 yaşlarında sektörle tanıştırıyor ve lise yılları boyunca mesleki bir kimlik geliştirmelerini sağlıyor. Bu sayede öğrenciler, kavramlara, süreçlere ve sigorta işleyişine erken yaşta hâkim olmaya başlıyor.

2. Teori ve Uygulamanın Dengeli Şekilde İlerliyor Olması: Program, pazarlama temelleriyle başlıyor ve sigortacılık derslerinin yoğunlaştığı 10. ve 11. sınıflarda teknik içerikler giderek artıyor. Ofis uygulamaları, sigorta paket programları ve mesleki yabancı dil gibi dersler öğrencilerin hem akademik hem pratik becerilerini geliştirmeye devam ediyor.

3. İşletmelerde Beceri Eğitiminin Güçlü Bir Deneyim Sunuyor Olması: 12. sınıfta haftanın üç günü işletmelerde yapılan beceri eğitimi, öğrencilerin okuldaki bilgileri gerçek bir iş ortamında uygulamalarına olanak sağlıyor. Bu süreçte öğrenciler profesyonellerle birlikte çalışıyor, şirket kültürünü tanıyor ve iş disiplinini kazanıyor. Dokuz aya yayılan bu yoğun uygulama, mezunların iş bulma ihtimalini belirgin biçimde artırıyor.

4. Öğrencilerin Üniversite ve İstihdam Motivasyonunun Artıyor Olması: Beceri eğitimi sırasında ücret alıyor olmaları, devlet tarafından iş kazası ve meslek hastalığı sigortası sağlanması ve üniversite sınavında ek puan kazanacak olmaları, öğrencilerin mesleğe olan bağlılıklarını güçlendiriyor. Bu durum, eğitim–istihdam döngüsünün daha motive edici şekilde ilerlemesini sağlıyor.

Zayıf Yönler

1. Meslek Lisesine Yönelik Olumsuz Algının Devam Ediyor Olması: Toplumda yaygın olan “başarısız öğrencilerin gittiği okul” algısı sigortacılık eğitiminin niteliğini gölgeliyor. Bu algı nedeniyle akademik açıdan güçlü öğrenciler bu alana yönelmiyor. Sigortacılık eğitiminin meslek liselerinde verildiğinden çoğu ailenin haberdar olmaması da bu sorunu büyütüyor.

2. Öğretmenlerin Sektör Deneyiminin Yetersiz Kalıyor Olması: Sigortacılık öğretmeni yetiştiren bir eğitim fakültesi bulunmadığı için öğretmenler yakın alanlardan geliyor ve sektörel uygulamalara uzak kalabiliyor. Hizmet içi eğitimlerin sınırlı olması, öğretmenlerin sektörde yaşanan güncel değişimleri takip etmelerini zorlaştırıyor.

3. Okul–Sektör İş Birliğinin Zayıf Şekilde İlerliyor Olması: Sigorta şirketleri ve aracı kuruluşlar, istihdamda daha çok üniversite mezunlarını tercih ediyor. Bu durum meslek lisesi mezunlarının istihdam yolunu daraltıyor. Şirketlerin meslek liselerine olan ilgisinin düşük olması, eğitimle istihdam arasındaki köprüyü zayıflatıyor.

4. Teknolojik Altyapının Yetersiz Kalıyor Olması: Sigorta sektöründe kullanılan güncel yazılımların eğitim versiyonları bulunmadığı için öğrenciler teknolojik beceriyi sahada öğrenmek zorunda kalıyor. Sigortacılık bölümüne özel laboratuvarların çoğu okulda yer almıyor ve mevcut bilgisayar altyapısı sektörel uygulamaları karşılamıyor.

5. Okul Sayısının ve Coğrafi Dağılımın Sektörü Karşılamıyor Olması: Aşağıda yer alan İstanbul verileri tabloyu daha da görünür kılıyor. 2025 yılı itibarıyla İstanbul’da 5.667 sektör paydaşı bulunuyor; buna karşılık 2025 yılında sigortacılık bölümü olan yalnızca 8 meslek lisesi yer alıyor. Oysa 2018 yılında sigortacılık eğitimi veren lise sayısı 26 olduğu görülüyor. Bazı ilçelerde durum daha dikkat çekici hale geliyor [3]:

Yukarıdaki tabloya göre Kadıköy’de 750 sektör paydaşı bulunuyor olmasına rağmen sigortacılık eğitimi veren yalnızca bir okul yer alıyor. Benzer şekilde, Şişli’de 452 paydaşa karşı tek bir okul bulunuyor; Ataşehir’de ise 384 paydaşa karşılık 2018’de iki okul hizmet verirken bugün Ataşehir’de sigortacılık eğitimi veren herhangi bir lise yok. Benzer şekilde, Beşiktaş, Bakırköy ve Üsküdar gibi sigorta faaliyetlerinin yoğun olduğu büyük ilçelerde de maalesef hiçbir sigortacılık bölümü açılmamış görünüyor.

Dahası, sigortacılık eğitimi verilen ilçelerde dahi öğrenci sayıları çoğunlukla 100’ün altında kalıyor. Bu tablo, sektörün yoğunlaştığı bölgelerle eğitim altyapısı arasındaki uyumsuzluğun giderek derinleştiğini ve bu durumun eğitim–istihdam zincirini gelecekte daha da zayıflatacağını gösteriyor. Dolayısıyla, okul sayısının ve coğrafi dağılımın sektörel ihtiyaçlara göre yeniden ele alınması gerektiği ortaya çıkıyor.


Bir Eğitim Modeli Önerisi ve Kadıköy Göztepe Ticaret MTAL Örneği

Magdeburger Sigorta ile Sigorta Eksperleri Dayanışma ve Eğitim Vakfı’nın (SEDEV), Kadıköy Göztepe Ticaret MTAL ile imzaladığı iş birliği protokolü, sektörün uzun süredir görmezden geldiği bir gerçeğe dayanıyor: Sigorta şirketleri merkez ofislerinde sınırlı sayıda meslek lisesi mezunu istihdam ediyor olsa da, asıl büyük ve kritik insan kaynağı ihtiyacı acentelerde, ekspertiz ofislerinde ve brokerlik işletmelerinde ortaya çıkıyor.

Bu protokolün temelini, bir sigorta şirketi ile bir meslek örgütünün, meslek lisesinde kendi markası, kendi ürünleri, kendi operasyonel süreçleri ve kurum kültürüyle eğitim veriyor olması oluşturuyor. Okulda kurulan laboratuvar, yalnızca genel sigortacılık prensiplerinin öğretildiği bir alan olarak değil, şirketin acente ve ekspertiz ofislerinin bir simülasyonu olarak tasarlanıyor. Böylece öğrenciler daha lise yıllarındayken şirketin poliçe yazılımlarını kullanmaya başlıyor, müşteri portföy yönetimine, satış süreçlerine, ekspertiz işleyişine ve hasar yönetimine aşina hale geliyor.

Öğrencilerin stajlarını da şirketin acentelerinde ve SEDEV’e bağlı ekspertiz ofislerinde yapacak olmaları, mesleki gelişimi daha da güçlendiriyor. Bu model hem öğrenciler hem de iş birliği ortakları için uzun vadeli bir yatırım niteliği taşıyor. En büyük katkısı ise acentelerin ve ekspertiz işletmelerinin yıllardır çözmekte zorlandığı nitelikli ve istikrarlı personel bulma sorununa sürdürülebilir bir çözüm getiriyor olması. Böyle bir iş birliği, aslında bir üçlü kazanç sistemi yaratıyor: Okul güncel teknolojiye ve güçlü bir eğitim içeriğine kavuşuyor; Magdeburger Sigorta ve SEDEV güçlü bir acente ve üye yapısı oluşturuyor; öğrenci ise mezun olur olmaz kendisini bekleyen bir kariyer yoluna adım atıyor.


Sonuç

Sonuç olarak, sigorta sektörünün sürdürülebilir büyümesini destekleyecek en kritik adım, meslek liseleriyle kurulacak güçlü ve uzun vadeli iş birlikleri olacaktır. Sigorta şirketlerini ve meslek örgütlerini, özellikle sektör yoğunluğunun en yüksek olduğu İstanbul’daki meslek liseleriyle daha yakın çalışmaya davet ediyorum. Çünkü bugün laboratuvar kurulumu, müfredat geliştirme, öğretmen eğitimi ve öğrenci staj süreçlerinde okullarla birlikte hareket etmek; yalnızca eğitim kurumlarının kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirecek güçlü bir ekosistem oluşturacaktır.

Bu tür iş birlikleri, şirketler açısından acentelerde ve ekspertiz ofislerinde yaşanan personel sorunlarını azaltacak, operasyonel verimliliği yükseltecek ve rekabet avantajı kazandıracak stratejik bir yatırım niteliği taşıyacaktır. Meslek liseleri ise sektör desteğiyle daha donanımlı bir eğitim ortamına kavuşacak; öğrenciler ise lise sıralarından kariyer yolculuklarına güvenle adım atıyor olacak. Kısacası, sigorta sektörünün geleceğini güçlendirecek bu dönüşüm, ancak eğitim ve sektörün aynı hedef doğrultusunda birlikte ilerlemesiyle mümkün olacaktır.

Kaynaklar

[1] Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekim 2025 verilerinden derlenmiştir.

[2] MEB (2020). Milli Eğitim Bakanlığı Pazarlama ve Perakende Alanı Sigortacılık Dalı Çerçeve Öğretim Programı

[3] Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milli Eğitim Bakanlığı Ekim 2025 verilerinden derlenmiştir.

Scroll to Top