2024 Türkiye sanayisi için tam anlamıyla “ateşle sınav” yılıydı. Kimya Mühendisleri Odası’na göre yıl boyunca 720 endüstriyel yangın çıktı. Sadece İstanbul’da 321 fabrikanın alevlere teslim olduğu bildiriliyor. Ekonomik kaybın 7 milyar TL’yi geçtiği tahmin ediliyor [1][2] [3]. Bu tablo, yangınların yalnızca bir “itfaiye meselesi” değil, aynı zamanda tüm ekosistemi ilgilendiren bir sorun olduğunu açıkça gösteriyor.
Bir yangını söndürmek birkaç dakika sürebilir, ama o yangının işletmeye, tedarik zincirine ve istihdama verdiği zararı telafi etmek yıllar alabilir. Bu yüzden asıl mesele, yangın çıktıktan sonra ne yapılacağı değil, yangın hiç çıkmadan önce ne yapıldığıdır. İşte tam bu noktada sigorta devreye giriyor. Çünkü sigorta, yalnızca zararı ödeyen bir mekanizma değildir; doğru kullanıldığında, zararın hiç oluşmamasını sağlayan güçlü bir önleyici sistemdir.
Önce Risk Yönetimi
Sigorta çoğu zaman hasar sonrası devreye giren bir mali güvence aracı olarak görülür. Oysa iyi işleyen bir sigorta sistemi, zararı karşılamadan önce riski yönetmeyi hedefler. Bu özellikle üretim, depolama ya da dağıtım yapan endüstriyel tesisler için hayati önem taşır. Çünkü tek bir kıvılcım, sadece bir fabrikanın değil, tüm bir tedarik zincirinin durmasına yol açabilir.
Bir işletme sigorta yaptırmak istediğinde, süreç yalnızca evrak kontrolünden ibaret değildir. Sigorta şirketi önce riskleri anlamaya çalışır. Tesisin konumu, üretim şekli, kullanılan malzemeler, elektrik ve mekanik sistemlerin düzeni gibi pek çok detay titizlikle incelenir. Eğer tesis belirli bir büyüklüğün ya da risk seviyesinin üzerindeyse, devreye risk mühendisleri girer. Bu uzmanlar sahaya çıkar, olası tehlikeleri yerinde değerlendirir ve yangın, deprem ya da iş durması gibi riskleri tek tek analiz eder.
Her inceleme, işletmenin risk yönetimine nasıl yaklaştığını ortaya koyar. Bazı tesislerde bu süreç bir zorunluluk olarak görülür, bazılarında ise güvenlik kültürünün doğal bir parçasıdır. Bu fark, çalışanların farkındalığından bakım disiplinine kadar her alanda kendini gösterir.
Yönetmelik Ne Diyor?
Yangın güvenliği, yalnızca işletmelerin insiyatifine bırakılmış bir konu değildir; mevzuat bu konuda farklı paydaşların sorumluluklarını açıkça tanımlar. Türkiye’de tarafların yükümlülükleriyle ilgili referans noktası, “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”tir. 19 Aralık 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bu yönetmelik, sigorta şirketlerine de önemli bir görev verir. Altıncı maddede yer alan şu ifade, sigortacıların rolünü net biçimde özetler [4]:
“Sigorta şirketleri, yangına karşı sigorta ettirme talebi aldıkları binalarda, tesislerde ve işletmelerde, bu Yönetmelik hükümlerine uyulup uyulmadığını kontrol etmek mecburiyetindedir.”
Bu maddeyle yönetmelik, sigorta şirketlerini yalnızca hasar ödeyen kurumlar olmaktan çıkarır, aynı zamanda önleyici bir denetim mekanizması haline getirir. Risk mühendisleri sahaya gittiklerinde bu maddeyi rehber alır. Hazırladıkları raporlar sadece poliçenin değil, aynı zamanda yasal uygunluğun fotoğrafıdır. Böylece sigorta şirketleri yangın güvenliği kültürünün gelişmesinde sessiz ama etkili bir ortak haline gelir.
Risk Mühendisinin Gözünden
Sahada yapılan yangın odaklı analizlerde, işletmenin konumundan güvenlik personeli sayısına kadar pek çok unsur dikkatle değerlendirilir. Risk mühendisi sahaya adım attığında yalnızca duvarlara ya da ekipmanlara bakmaz, tesisi bir bütün olarak görür. Her ayrıntı, yangın güvenliği zincirinin bir halkasıdır.
Yapının mimarisi, elektrik ve mekanik sistemlerin düzeni, bakım-onarım uygulamaları, iş güvenliği kültürü, hatta depo yerleşimi bile riskin gerçek yüzünü ortaya çıkarır. Dedektörlerin kapsama alanı, yangın pompalarının gücü, su deposunun kapasitesi, tahliye yollarının açıklığı veya yangın tüplerinin konumu… Hepsi yangına karşı hazırlığın sessiz göstergeleridir.
Tüm bu unsurlar sahada tek tek incelenir ve “yeterli” ya da “yetersiz” olarak sınıflandırılır. Bazı eksikler risk seviyesini yükseltirken, iyi uygulamalar puanı yukarı taşır. Aslında risk mühendisi yalnızca rapor yazmaz; işletmenin disiplini, farkındalığı ve güvenlik anlayışı hakkında net bir tablo çizer. O tablo ise çoğu zaman bir işletmenin kaderini belirler.
Sigortanın Dönüştürücü Gücü
Risk mühendislerinin sahada yaptığı tespitlerde asıl amaç, mevcut durumun ötesine geçip geleceğe yönelik bir yol haritası çizmektir. Risk analizi sürecinin en önemli çıktılarından biri, sahada hazırlanan öneri raporlarıdır. Bu raporlar, sadece eksikleri değil, aynı zamanda nasıl giderilebileceğini de gösterir. Kimi zaman yangın tüplerinin konumunun yeniden düzenlenmesi, kimi zaman da otomatik söndürme sistemlerinin devreye alınması gibi somut adımlar içerir. Ancak asıl değer, bu raporların işletmelere kazandırdığı farkındalık ve sürekli iyileştirme alışkanlığıdır.
Basit görünen bazı önlemler, büyük farklar yaratabilir. Örneğin bir fındık kavurma fırınına otomatik söndürme sistemi kurulması, olası bir yangının üretim hattını değil, sadece birkaç metrekareyi etkilemesini sağlar. Sandviç panellerin içinden geçen elektrik kablolarına yangın durdurucu mastik uygulanması, cephe yangınlarını önleyebilir. Uzun süredir bakımı yapılmamış yangın pompalarının çalışır hâle getirilmesi ise müdahale süresini dakikalardan saniyelere indirebilir.
Elbette her önlemin bir maliyeti ve uygulama süresi vardır. Ancak sigorta şirketleri artık yalnızca riskleri tespit etmekle kalmıyor. Birçok şirket, anlaşmalı teknik ekiplerle çalışarak hem uygulama desteği sunuyor hem de gerekli önlemleri hayata geçiren işletmelere prim indirimi gibi avantajlar sağlıyor. Bu yaklaşım, sadece yangın güvenliğini değil, önlem alma kültürünü de kalıcı hâle getiriyor. Kısacası, sigorta sektörü bugün riskleri sadece paylaştırmıyor; onları azaltıyor, dönüştürüyor ve yönetilebilir hâle getiriyor.
Sonuç
Yangın güvenliği yalnızca işletmeleri ve fabrikaları değil, bir ülkenin üretim gücünü korur. Bir tesisin yanması sadece makinelerin kül olması anlamına gelmez; istihdamın, tedarik zincirinin ve yılların emeğinin de kaybıdır. Bu nedenle sigorta, yalnızca bir finansal bir koruma değil, ekonomik sürekliliğin güvencesidir.
Risk mühendisleri sahada ölçer, gözlemler yapar, raporlar hazırlar. Ancak onların asıl görevi yangın sonrası değil, yangın öncesi koruma sağlamaktır. Hazırladıkları her rapor, aslında bir farkındalık çağrısıdır; kimi zaman bir uyarı, kimi zaman da bir rehberdir. Bir işletmede alınan küçük bir önlem, ertesi gün onlarca insanın geçimini koruyabilir.
2024 verileri bize açık bir gerçeği hatırlatıyor. Yangınlar çoğu zaman bir kıvılcımla başlar ama ihmalle büyür. Sigorta şirketleri, sanayi işletmeleri ve kamu kurumları birlikte hareket ettiği sürece bu ihmali azaltmak mümkündür. Artık sorulması gereken soru “Yangın çıkarsa ne yaparız?” değil, “Yangın çıkmadan ne yapmalıyız?” olmalıdır. Çünkü gerçek koruma, sigortayı yalnızca bir teminat değil, bir güvenlik kültürü olarak benimsemekle başlar.
Kaynaklar
[1] TMMOB Kimya Mühendisleri Odası. (2025). Endüstriyel yangınlar ve patlamalar 2024 yılı raporu. https://api2.kmo.org.tr/uploads/editor/2025-09-12-11-14-24-432823.pdf (Erişim tarihi: 27 Ekim 2025)
[2] İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı. (2025). İstatistikler 2020–2024. https://itfaiye.ibb.gov.tr/img/1755321122025.pdf (Erişim tarihi: 27 Ekim 2025)
[3] Ekonomi Gazetesi. (2025, 10 Ekim).Endüstriyel yangınların yıllık maliyeti 7,7 milyar TL’yi aştı. https://www.ekonomigazetesi.com/ekonomi/endustriyel-yanginlarin-yillik-maliyeti-77-milyar-tlyi-asti-61440 (Erişim tarihi: 28 Ekim 2025)
[4] T.C. Resmî Gazete. (2007, 19 Aralık). Binaların yangından korunması hakkında yönetmelik (Bakanlar Kurulu Kararı: 2007/12937, Sayı: 26735, Cilt: 47). https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=200712937&MevzuatTur=21&MevzuatTertip=5 (Erişim tarihi: 28 Ekim 2025)



