Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES): Türkiye’nin Yeni Emeklilik Reformu

Türkiye’de emeklilik sistemi üç temel sütun üzerine kuruludur: sosyal güvenlik, bireysel katkılar ve işveren desteğiyle devlet teşviklerini içeren tamamlayıcı planlar. Bu yapının en yeni halkası ise Orta Vadeli Plan’da (2026–2028) yer alan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES). TES, çalışanların emeklilik döneminde yaşayabileceği gelir açığını azaltmayı ve ülke tasarruflarını artırmayı hedefliyor. Mevcut Otomatik Katılım Sistemi (OKS) üzerine inşa edilen bu model, Türkiye’de ikinci basamak emeklilik yapısına geçişin temelini oluşturması bekleniyor.

Aslında tamamlayıcı emeklilik sistemleri yalnızca Türkiye’nin gündeminde değil. Dünya genelinde değişen ekonomik koşullar, artan yaşam süresi ve kamu sosyal güvenlik sistemlerinin üzerindeki baskı, ülkeleri bireysel emeklilik modellerini güçlendirmeye yöneltiyor. Bu nedenle TES’i anlamak için önce, küresel emeklilik fonlarındaki büyüme eğilimlerine ve Türkiye’nin konumuna bakmak gerekiyor.

TES Neden Gündemde?

Son yirmi yılda dünya genelinde emeklilik fonu varlıklarında güçlü bir artış gözlendi. Gelişmiş ekonomilerde fonların milli gelir içindeki payı neredeyse iki katına çıkarak ortalama %55 seviyesine ulaştı. Danimarka, Hollanda, İzlanda ve İsviçre gibi bazı ülkelerde bu oran %100’ün üzerine çıktı, emeklilik fonları ulusal ekonomilerin en büyük yatırım aktörlerinden biri haline geldi.

Bu eğilim yalnızca gelişmiş ekonomilerle sınırlı kalmadı. Yükselen piyasalarda da yüz milyarlarca dolarlık fon birikimleri oluştu. Bu büyüme, ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerini çeşitlendirme, bireysel tasarrufu teşvik etme ve emeklilik gelirlerindeki sürdürülebilirliği artırma hedefleriyle desteklendi.

Bugün OECD ülkelerinin büyük bölümünde, çalışma çağındaki nüfusun yarısından fazlası özel emeklilik sistemlerine dahil durumda. Toplam 56 trilyon doları aşan fon büyüklüğüyle emeklilik fonları artık küresel sermaye piyasalarının en güçlü yatırımcı gruplarından biri. Bu fonlar yalnızca hisse senedi ve tahvil piyasalarında değil, altyapı ve özel sermaye yatırımlarında da belirleyici bir rol üstleniyor [1].

Türkiye’de de benzer bir büyüme eğilimi göze çarpıyor. Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) Eylül 2025 tarihli verilerine göre, BES ve OKS’deki toplam fon büyüklüğü 1,7 trilyon TL’yi aştı. BES’te 9,9 milyon katılımcı ve 1,63 trilyon TL fon büyüklüğü bulunurken, OKS’de 7,7 milyon katılımcı ve 113 milyar TL birikim mevcut. Bu tablo, Türkiye’nin bireysel emeklilik sisteminin son yıllarda tasarruf hacmini ciddi biçimde artırdığını ve emeklilik döneminde gelir güvenliğini güçlendiren bir araç haline geldiğini gösteriyor [2].

Tüm bu göstergeler, Türkiye’nin de artık emeklilik sisteminin ikinci basamağını kurumsallaştırma aşamasına geldiğini ortaya koyuyor. Bu noktada, TES’in nasıl bir zemine oturduğunu anlamak için öncelikle mevcut sistemin dayanağı olan OKS’nin yapısına yakından bakmak gerekiyor.

OKS Deneyimi ve Reform Arayışı

1 Ocak 2017’de devreye giren OKS hem özel sektör hem de kamu çalışanlarını kapsıyor. Sistemde işverenler, çalışanları otomatik olarak emeklilik planına dâhil etmekle yükümlü. Çalışanların prime esas kazançlarının %3’ü doğrudan sisteme aktarılıyor. Katılımcılar isterlerse ek katkı payı yatırabiliyor ve sistemde kalma sürelerini kendileri belirleyebiliyor. OKS, uzun vadeli tasarruf olanağı sunarak çalışanların gelecekte daha güçlü bir emeklilik güvencesine sahip olmasını amaçlıyor [3].

OKS’nin sağladığı bu deneyim, politika yapıcılar için güçlü bir başlangıç noktası oluşturdu. Ancak sistemin kapsayıcılığını ve kalıcılığını artırmak, daha sürdürülebilir bir tasarruf modeli kurmak için yeni adımların atılması kaçınılmaz hale geldi. Bu doğrultuda Orta Vadeli Plan (2026–2028), tamamlayıcı emeklilik sistemini yeniden yapılandıracak kapsamlı bir reform gündemi ortaya koyuyor. Plana göre, tasarruf oranlarını artırmak ve emeklilik sisteminin ikinci basamağını kurumsallaştırmak amacıyla şu düzenlemelerin hayata geçirilmesi hedefleniyor:

  • OKS, işverenlerin de katkı sağlayacağı bir yapıya dönüştürülerek ikinci basamak sistem niteliğindeki TES kurulacak.
  • BES’teki standart emeklilik yatırım fonları, katılımcıların birikimlerine daha fazla katma değer sunacak biçimde yeniden tasarlanacak.
  • OKS katılımcıları, BES fonlarına erişim hakkına sahip olacak; ayrıca kesintilerin sadeleştirilmesi ile sistemin cazibesi artırılacak.
  • BES’ten kısmen ödeme alınabilecek durumlar, mevcut kapsamın ötesine geçerek bedelli askerlik ve hac ibadeti gibi yeni alanları içerecek şekilde genişletilecek.
  • 25 yaş altı üniversite öğrencilerinin sisteme katılımı ve sistemde kalıcılığı için özel teşvikler uygulanacak.
  • Son olarak, yatırım fonlu birikimli hayat sigortaları da yaygınlaştırılarak tasarruf tabanı genişletilecek [4].

Bu düzenlemeler sadece TES’in teknik çerçevesini değil, aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadeli tasarruf politikası vizyonunu da şekillendiriyor. Ama esas soru şurada: Bu yeni sistem, OKS’nin bıraktığı yerden nasıl bir yapısal dönüşümle ilerleyecek? Bu sorunun yanıtı, TES’in tasarımında öngörülen yeni katılım ve teşvik modelinde saklı.

Yeni Modelin Çerçevesi: TES Nasıl İşleyecek?

Orta Vadeli Plan’da çerçevesi çizilen bu dönüşüm, sadece mevzuat değişikliklerinden ibaret değil. Amaç, çalışanların sistemde kalma isteğini artıracak, işverenin yükünü dengede tutacak ve devlet katkısının sürdürülebilirliğini sağlayacak yeni bir model kurmak. Bu nedenle TES’in tasarımında en kritik unsur, mevcut OKS deneyiminden yararlanarak sistemin eksik veya aksayan yönlerini tamamlamak.

2017’de yürürlüğe giren OKS, başlangıçta işverenlere 45 yaşını doldurmamış çalışanlarını sisteme otomatik olarak dahil etme yükümlülüğü getirmişti. Zamanla yapılan düzenlemelerle 45 yaş üzeri çalışanlar da talep etmeleri halinde sisteme katılabildi. Bu esneklik, TES için de önemli bir referans noktası oluşturuyor. Yeni modelde, kamu ve özel sektör çalışanlarının tamamının katılımı hedeflendiğinden, yaş sınırının kaldırılarak 18 yaşından itibaren tüm çalışanların sisteme dahil edilmesi öngörülüyor.

Fon yönetimi tarafında da belirli sınırlamalar gündeme gelebilir. OKS’nin ilk yıllarında sınırlı fon çeşitliliği zamanla artırılmış ve bu durum katılımcı bağlılığını güçlendirmişti. TES’te ise işverenin de katkı yaptığı bir yapı kurulacağından, fon çeşitliliği ve fon değişim hakkı, katılımcıların birikimlerini uzun vadeli hedefleri doğrultusunda yönetmesini sağlayacak şekilde kontrollü biçimde düzenlenmelidir.

Yaşın yanı sıra, emeklilik hakkının kullanılacağı yaş aralığı da tartışma konusu. BES’te 56 olan yaş sınırının, TES’te daha yukarılara çekilmesi gündeme gelebilir. Bu düzenleme, çalışan–emekli oranındaki dengesizliği azaltmak ve sistemin uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak açısından kritik öneme sahip.

Katılım ve Teşvik Mekanizmaları

Bugün çalışanlar, ödedikleri katkı payının %30’u oranında devlet katkısından yararlanıyor. Ayrıca, sistemde kalmayı tercih eden katılımcılara başlangıçta 1.000 TL’lik ek devlet katkısı sağlanıyor. Emeklilik hakkını en az 10 yıllık gelir sigortası ile kullananlara ise birikimlerinin %5’i kadar ilave destek veriliyor. Bu uygulamalar, hem uzun vadeli tasarrufu teşvik ediyor hem de çalışanların sisteme duyduğu güveni güçlendiriyor.

TES’in yapısında, cayma hakkı da farklı bir biçimde ele alınacak. OKS’de çalışanlar, sisteme girdikten sonraki iki ay içinde cayarak yatırdıkları tutarı kesintisiz alabiliyordu. Ancak TES, sosyal güvenlik sistemine ek olarak zorunlu işveren katkısını içeren ikinci bir emeklilik modeli olacağı için bu hak büyük olasılıkla kaldırılacak veya belirli bir süre sonrasında tanınacak. Buna karşılık katılımcılara, BES’te olduğu gibi evlilik, konut alımı veya eğitim gibi özel durumlarda kısmi ödeme alma imkânı sunulacak [5].

Katılımcıların birikimlerini kredi teminatı olarak kullanabilmesi ise sistemin dikkatle yönetilmesi gereken bir diğer yönü. SEDDK, 2023’te yayımladığı yönetmelikle BES sözleşmesini sonlandırmadan birikimlerin (devlet katkısı hariç) bankalara teminat gösterilmesine izin vermişti. Bu uygulamanın TES’te de yer alması, uzun vadeli birikimlerin çekilmesine yol açabilir ve sistemin asıl amacını zayıflatabilir. Özellikle işveren katkısının da yer alacağı TES yapısında, bu fonların kredi temliki kapsamında kullanılması hem işveren hem de sistem güvenliği açısından risk yaratabilir [6].

İşveren Katkısının Stratejik Rolü

Katkı oranı bakımından ise TES, mevcut sistemden önemli bir fark taşıyacak. OKS kapsamında çalışanların brüt maaşlarının %3’ü katkı payı olarak aktarılıyor. Yeni modelde hem işverenin hem de çalışanın %3 oranında katkı yapması öngörülüyor. Bu noktada işveren katkısının sabit tutulması, çalışanın oranı artırabilmesi ya da ilerleyen dönemde işveren katkısının da kademeli olarak yükselmesi seçenekleri değerlendirilebilir.

Bu durum, işverenin maliyet yönetimi açısından da yeni bir denge gerektiriyor. Örneğin aynı işyerinde asgari ücretli bir çalışanın işveren katkısı 26.005,50 TL × 0,03 = 780,17 TL, 400.000 TL maaş alan bir yönetici için ise 12.000 TL olacaktır. Dolayısıyla sistemin hem çalışan hem de işveren açısından adil ve sürdürülebilir bir mali mimari üzerinde yükselmesi büyük önem taşıyor.

Sonuç

TES, Türkiye’de emeklilik sisteminin tamamlayıcı yapısının geleceğini şekillendiriyor. Ancak bu dönüşümün başarıya ulaşması, sistemin çalışan, işveren ve kamu arasındaki dengeyi nasıl kuracağına bağlı. Bir yandan çalışanların sisteme güvenini korumak, diğer yandan işveren üzerindeki mali yükü yönetilebilir tutmak gerekiyor.

Bu noktada teşviklerin sürekliliği, TES’in başarısı için belirleyici unsur. Devlet katkısının korunması, katılımcıların sistemde kalma eğilimini güçlendirecek; cayma hakkının kademeli biçimde sınırlandırılması ise uzun vadeli tasarrufun istikrarını sağlayacaktır. Ayrıca, işverenin sisteme aktif katılımı yalnızca bir finansman unsuru değil, aynı zamanda kurumsal tasarruf kültürünün oluşması açısından da stratejik önem taşıyor.

Sonuç olarak, çalışan lehine teşviklerin korunması, işverenin sisteme entegrasyonunun kolaylaştırılması ve fon yönetiminin şeffaf biçimde yürütülmesi, TES’in başarısının üç temel koşulu. Bu ilkeler üzerine inşa edilecek bir model, hem çalışanların geleceğine güvenle bakmasını sağlayacak hem de Türkiye’nin uzun vadeli ekonomik dayanıklılığına güçlü bir katkı sunacaktır.


Kaynaklar

[1] OECD Pensions Outlook 2024, https://www.oecd.org/en/publications/oecd-pensions-outlook-2024_51510909-en.html, Erişim Tarihi: 15.09.2025

[2] Emeklilik Gözetim Merkezi, OKS  Nedir ?, https://www.egm.org.tr/otomatik-katilim/oks-nedir/ Erişim Tarihi: 15.09.2025

[3]  Emeklilik Gözetim Merkezi Bes Özet Verileri, https://www.egm.org.tr/,Erişim Tarihi: 15.09.2025

[4] Orta Vadeli Program(2026-2028), Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Eylül 2025,

[5]  Bireysel Emeklilik Sisteminde Kısmen Ödeme Hakkında Yönetmelik, Resmî Gazete, 26 Eylül 2023 , Sayı : 32321

[6]  Bireysel Emeklilik Sözleşmesinden Kaynaklı Alacağın Devri Hakkında Genelge (2023/29),  Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 06.12.2023.

Scroll to Top