Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Miras: Milli Sigortacılık

Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü’ne

Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş hali içinde olduğu bir zamanda, devletin mali kaynaklarının emanet edildiği, bu sıfatla da Devlet Bankası sayılan Kurumun, yani Osmanlı Bankasının, Hükümete karşı görevlerini yerine getirmediği ve getirmeyeceğini tespit etmekteyiz.

Bu sebeple, düşman devletlerin vatandaşları olan Müdürlerin bu kurumun başında kalmasına izin vermeyeceğiz. Bu bakımdan, Osmanlı vatandaşlarından müdürler tayin etmenizi ve isimlerini Cumartesi gününe kadar Bakanlığımıza bildirmenizi rica ediyoruz.

Bu vesileyle dostluk duygularımızı bir kez daha ifade etmek isteriz.


Bu mektup, I. Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Maliye Bakan Vekili Talat Bey tarafından Osmanlı Bankası’na gönderilmişti [1]. Talat Bey, İngiliz ve Fransız uyruklu üst düzey yöneticilerin görevlerinden ayrılmalarını talep ediyordu. Zor durumda kalan yöneticiler istifa edip ülkeyi terk ettiler; yerlerine Osmanlı vatandaşı olan isimler atandı. Hükümet ile banka arasındaki bu kriz, Osmanlı Devleti’nin yeni dönemde izleyeceği politikalara dair önemli ipuçları taşıyordu.

Bu bölümde, Osmanlı Devleti’nde 1913-1918 yılları arasında ekonomik yapıyı şekillendiren milli iktisat politikalarının sigorta sektörüne etkilerini inceleyeceğiz. Ama önce bu keskin dönüşüme zemin hazırlayan ekonomik ve siyasal koşulları ele alalım.

Milli İktisadın Yükselişi

1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, Osmanlı Devleti’nde ekonomik politikaların yönü üzerine yoğun tartışmalar yaşanmaya başladı. Bir tarafta serbest girişimi ve ekonomik liberalizmi savunanlar yer alıyordu. Bu grup, Osmanlı ekonomisinin Batı ile entegrasyonunu teşvik ederek, yabancı sermaye girişinin ülke için faydalı olacağını savunuyordu. Diğer tarafta ise korumacı politikaları destekleyenler vardı. Yerli sanayinin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan bu grup, Batı ile yapılan dengesiz ticaret anlaşmaların Osmanlı ekonomisine zarar verdiğini öne sürüyordu [2].

1911-1912 yıllarında peş peşe patlak veren Trablusgarp ve Balkan Savaşları, “Osmanlı milleti” ideolojisinin zayıflamasına ve çözülmesine yol açtı. Bu savaşlarda Osmanlı, Balkanlar ve Afrika’daki topraklarını kaybetti. Artık çok milletli yapıyı korumak neredeyse imkansızdı. Bu süreçte, Müslüman-Türk unsurların öncülüğünde yeni bir ekonomik model benimsenmesi gerektiği düşüncesi yaygınlaştı. Böylece, Osmanlı’da “milli iktisat” anlayışı tam anlamıyla egemen oldu. Bu anlayış, ekonominin kontrolünü gayrimüslim unsurlardan alıp Türk sermayesini güçlendirmeyi hedefliyordu [3].

I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Hükümet, Devletin ekonomik bağımsızlığını sağlamak için önemli adımlar attı. En önemlileri arasında kapitülasyonların kaldırılması, dış ticarette korumacı gümrük tarifelerinin uygulanması ve yabancı şirketlerin imtiyazlarının sona erdirilmesi yer alıyordu. Bu dönemde savaşın etkisiyle dış ticaret hacmi ciddi şekilde daraldı. Ekonomik ilişkilerdeki Almanya ile Avusturya-Macaristan’ın etkisi ise belirgin biçimde arttı [2]. Sonuç olarak, Osmanlı ekonomisi savaş koşullarında giderek daha dar bir çerçeveye sıkışıyordu.

Finansal Bağımsızlık Mücadelesi

Milli iktisat politikalarının ağırlık kazanmasıyla birlikte, ulusal bir bankacılık sektörünün oluşturulması öncelikli bir hedef haline geldi. Osmanlı Bankası’nın ülke çıkarlarına aykırı tutumlar sergilemesi, bu ihtiyacı belirginleştirdi. Özellikle I. Dünya Savaşı sırasında bu durum daha da açığa çıktı. Hükümetin savaşın finansmanı için başlattığı girişimlerin Osmanlı Bankası tarafından reddedilmesi, ilişkileri tamamen kopma noktasına getirdi [4].

II. Meşrutiyet döneminde ulusal bankacılık girişimleri hız kazanmış ve birçok yerel banka kurulmuştu. Ancak bu bankaların hiçbiri, merkezi bir rol üstlenebilecek sermaye gücüne sahip değildi. Bu eksiklik, 1917 yılında 4 milyon lira sermayeyle kurulan Osmanlı İtibarı Milli Bankası’nın önemini daha da artırıyordu. Bankanın yönetim kurulu başkanlığına eski Maliye Bakanı Cavid Bey getirilmişti ve hisseler yalnızca Osmanlı vatandaşlarına satılıyordu. Ancak, savaş koşulları altında yapılan halka arz beklenen ilgiyi görmeyince, Maliye Bakanlığı hisselerin %25’ini satın almak zorunda kaldı [5].

İtibarı Milli’nin bir devlet bankası olarak konumlandırılması, kuruluş aşamasında tartışılmıştı; ancak Osmanlı Bankası’nın 1925 yılına kadar süren imtiyazı nedeniyle bu mümkün olmadı. İtibarı Milli, her ne kadar bankacılık sistemindeki yabancı ağırlığını kıramamış olsa da, Osmanlı’da milli bir devlet bankası kurma düşüncesinin somut bir adımı olması bakımından önemliydi.

Milli Sigorta Şirketlerinin Kuruluşu

Osmanlı’da milliyetçilik akımının yükselmesi, sigorta sektöründe de güçlü etkiler yarattı. 1912 yılında Fransız sermayesi ile kurulan İhtiyatı Milli Hayat Sigorta Şirketi, unvanında milli sıfatını taşıyan ilk sigorta şirketiydi. “Milli” sigorta şirketleri dönemin politik atmosferini yansıtan önemli bir semboldü. Zira bu milli vurgusu, Cumhuriyet’e kadar kurulan diğer sigorta şirketlerinde de bir gelenek olarak devam etti [6]. İhtiyatı Milli, sermaye yetersizliği ve dönemin ekonomik zorlukları nedeniyle pazarda tutunamadı, 1916 yılında faaliyetlerine son verdi [7].

Sonraki yıllarda kurulan Türkiye Milli Sigorta (1917) ve İttihadı Milli Osmanlı (1918) şirketlerinde de yabancı sermaye hakimdi. Bu şirketler, sırasıyla Avusturyalı Phoenix ve Fransız Union sigorta şirketlerinin iştiraki olarak kuruldular [8]. Osmanlı Devleti’nin, savaşta düşman saflarında yer alan Fransız sermayesine şirket kurma izni vermesi özellikle dikkat çekiciydi. Osmanlı’nın bankacılık alanında uyguladığı katı korumacılığın aksine, sigorta sektöründe daha esnek ve uzun vadeli bir yaklaşımı benimsiyordu.

Milli sigorta şirketlerinin kurulması piyasada belirgin bir ekonomik etki yaratmasa da stratejik açıdan önemli bir gelişmeydi. Bu şirketler yabancı sermaye ile kurulmuştular ancak belirli bir vadede millileştirilmeleri hedefleniyordu. Örneğin, Türkiye Milli Sigorta, başlangıçta yalnızca %25 yerli sermaye ile kurulmuş olmasına rağmen bu oranın kademeli olarak artırılması hedeflenmişti. İçtüzüğe göre, 25 yıl sonunda şirketin sermayesinin %80’i yerli sermayeye ait olacaktı [7]. Benzer bir yöntem, Cumhuriyet döneminde kurulan ilk yerli sigorta şirketlerinde de izlenecekti.

Bu dönemde kurulan İttihadı Milli Osmanlı şirketinin, Türk sigortacılık tarihinde özel bir yeri vardır. Şirketin temelini atan Union Sigorta, 1891 yılından beri Osmanlı’da faaliyet göstermekteydi ve Osmanlı bürokrasisiyle güçlü bağlantılara sahipti [9]. 1900’lü yıllarda Osmanlı’da ruhsat almak için başvuran ilk şirketlerden biri olan Union, bazı yöneticilerinin devlet nişanıyla ödüllendirilmesi sayesinde itibar kazandı [10]. Büyük tartışmalara yol açan 1911 tarihli hayat sigortası fetvasını talep eden de Union Sigorta’ydı [11]. İttihadı Milli, Cumhuriyet’in ilk yıllarında sigortacılığın gelişiminde önemli bir rol oynadı. Anadolu Sigorta’nın sermayedarlarından biri olan İttihadı Milli, şirketin ilk 10 yılındaki teknik yönetimini de üstlendi [12].

Umum Sigorta’nın Yeniden Yapılandırılması

Pazarda milli sigorta şirketlerinin yaygınlaştığı bu dönemde, Osmanlı Umum Sigorta da önemli bir yapılanma sürecinden geçiyordu. Daha önce belirttiğimiz gibi, şirket son yıllarında ciddi teknik zararlarla karşı karşıya kalmış ve 1912 yılında Osmanlı Bankası, hisselerini Avusturyalı Generali grubuna devretmişti [13]. Takip eden dönemde yangın sigortası primlerindeki artış, şirketin mali durumunu toparlamasına yardımcı oldu. Şirket, 1913 yılında teknik kârlılığa ulaşmayı başardı, ancak önceki yıllardan biriken zararların tamamen kapatılması üç yılı buldu [7].

Umum Sigorta, mali zorluklarının yanı sıra dönemin siyasi belirsizlikleriyle de yüzleşmek zorundaydı. Almanya ve Avusturya’nın Osmanlı ekonomisi üzerindeki etkisinin artması, şirketin hisselerinin Generali’ye devredilmesiyle somut hale gelmişti. Ancak sorun sadece sermaye değildi; yönetim kadrosunda da köklü değişikliklerin yapılması gerekiyordu. 1917 yılına kadar Umum Sigorta’nın başında kalacak Noradunkyan, II. Abdülhamid döneminin önde gelen bürokratlarından biriydi. Ancak, 1913 Babıâli Baskını sonrasında istenmeyen adam ilan edilerek Fransa’ya yerleşmek zorunda kalmıştı [14].

İlerleyen yıllarda Noradunkyan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı tutumu, Hükümetin şüphelerini haklı çıkarır nitelikteydi. Noradunkyan, Paris Barış Konferansı’nda Ermeni heyetine başkanlık ederek, Türkiye’nin doğusunda bir Ermeni devleti kurulması için çalışmalar yürüttü [14]. Bu sebeple, Umum Sigorta’nın “Milli Umum Sigorta”ya dönüşümü, dönemin politik koşullarının sürüklediği kaçınılmaz bir sondu.

1918’de kurulan Milli Umum Sigorta’da, Generali sermayesinin etkinliği devam etmekteydi. Ancak şirketin yönetim kurulu, dönemin itibarlı isimlerinden oluşturulmuştu. Umum Sigorta’nın kuruluşunda Osmanlı Bankası’nın üstlendiği rolü, Milli Umum Sigorta’nın kuruluşunda İtibarı Milli Bankası üstlenecekti. [5]. Şirketin yönetim kurulu başkanlığına ise, dönemin hükümetlerinde dışişleri ve eğitim bakanlığı yapmış olan Mustafa Reşat Paşa getirildi [15]. Bu yönüyle Milli Umum Sigorta’nın kuruluşu, yönetimde Türk unsurların artan etkisini göstermesi açısından, bir isim değişikliğinden daha fazlasını ifade eder.

Milli İktisadın Cumhuriyet’e Mirası

1914’te kapitülasyonların kaldırılması, Osmanlı Devleti’ne sigortacılık faaliyetlerini düzenlemek için de bir fırsat sundu. 1887 ve 1906 yıllarında çıkarılan kanunlarla sağlanamayan hakimiyet, 1914 tarihli yeni bir kanunla elde edilmeye çalışılacaktı [16]. Kanunla, Ticaret ve Ziraat Bakanlığı’na bağlı olarak Sigorta Müdüriyeti kuruldu. Müdüriyetin giderleri sigorta şirketlerinden alınacak harçlarla karşılanacaktı [4].

Düzenlemede ayrıca sigorta şirketlerine finansal şeffaflık şartları getirildi. Şirketler, yıllık mali durumlarını gösteren belgeleri ve genel kurulları tarafından onaylanan bilançolarını Müdüriyete sunmak zorundaydı. Sigorta şirketlerinin belirli bir teminat akçesi yatırma ve vergi ödeme yükümlülüğü de vardı. Sigorta şirketleri hayat dışı sigorta işlemlerinde %3, hayat sigortalarında ise %0,2 oranında prim ödeyecekti. [4]. Bu kanun, Cumhuriyet’in ilk yıllarında sigortacılığa yönelik düzenlemelerin de zeminini oluşturacaktı.

Milli iktisat döneminin bir diğer önemli hamlesi, finans sektöründeki beşeri sermayeyi güçlendirme çabalarıydı. Bu dönemin en somut çıktılarından biri, Hamidiye Ticaret Mektebi’nde Banka ve Sigorta Şubesi’nin açılması oldu. Günümüzde Marmara Üniversitesi olarak faaliyet gösteren bu kurumda, 1922 itibarıyla sigortacılık, sigorta şubeleri ve uygulamaları, banka ve sigorta muhasebesi ile banka ve sigorta hukuku gibi dersler verilmeye başlandı [17]. Böylece, Türkiye’de sigortacılık eğitiminin öncülerinden olan Marmara Üniversitesi Sigortacılık Bölümü’nün temelleri atılmış oldu.


Bu bölümde, Osmanlı’nın son dönemindeki milli iktisat politikalarının Türk sigortacılığı üzerindeki etkilerini inceledik. Bu yıllarda kurulan sigorta şirketlerinin “milli” niteliği tartışmalı olsa da, yönetim kadrolarında Türklerin ağırlık kazanması önemli bir yapısal dönüşümün göstergesiydi. Sigortacılığın millileştirilmesine yönelik bu çabalar, kısa vadede beklenen sonuçları vermedi; ancak Cumhuriyet döneminde ulusal sigortacılığın filizlenmesi için sağlam bir zemin hazırladı. Gelecek yazıda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk sigortacılığında yaşanan önemli dönüşümleri ele alacağız.


Kaynaklar

[1] Eldem, E. (2000). Osmanlı Bankası Tarihi. Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

[2] Pamuk, Ş. (2008). Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları ve Büyüme. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

[3] Oktar, S. & Varlı, A. (2009). İttihat ve Terakki Dönemi’nin Ulusal Bankasi: Osmanli İtibar-I Milli Bankasi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 27(2), 1-20.

[4] Toprak, Z. (2017). Türkiye’de Milli İktisat 1908-1918. Doğan Kitap.

[5] Can, A. (2021). İkinci Meşrutiyet Dönemi milli bankacılık faaliyetleri (1908-1918).  Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara.

[6] Kahya, F. (2007). Osmanlı Devleti’nde sigortacılığın ortaya çıkışı ve gelişimi. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

[7] Yılmaz, C. (2011). Osmanlı Anonim Şirketleri. Scala Yayıncılık.

[8] Ererdi, H. C. (2018). Sigortacılığımızın Tarihi. Dahi Yayıncılık.

[9] Çapar, O. (2020). Osmanlı Devletinde Fransız sermayesi (1838-1914). Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

[10] Özger, Y. (2023). Osmanli Döneminde Karadeniz Şehirlerinde Sigortali İşlemler Ve Sigorta Şirketlerinin Aktiviteleri. Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 17(34), 305-326.

[11] Kazgan, H., Soyak, A., & Koraltürk, M. (1998). Cumhuriyet’in 75 yıllık sigortacısı Koç Allianz. Koç Allianz Sigorta.

[12] Toprak, Z. (2010). Geçmişten geleceğe Anadolu Sigorta: Türkiye’nin sigortası. Anadolu Sigorta.

[13] L’Argus. (4 Şubat 1912). Société Générale Ottomane D’assurances.

[14] Karakoç, E. (2010). Osmanlı Hariciyesinde Bir Ermeni Nazır: Gabriyel Noradunkyan Efendi. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 7(25), 157-177.

[15] İstanbul Umum Sigorta Anonim Şirketi. (1968). Sigortalılar Hizmetinde 75 Yıl. İstanbul Umum Sigorta.

[16] Akbulut, H. (2014). Cumhuriyet Dönemine Kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda Sigortacılık. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

[17] Atar, A. (2024). Millî İktisat Bağlamında Türk Sigortacılığının Temelleri. B. Ersoy (Ed.), Yüzüncü Yılda Türk Sigorta Sektörü: Kapsamlı Bir Bakış ve Politika Önerileri içinde. (ss.13-30). Nobel Bilimsel Eserler.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir