Yarım Kalmış Bir Zafer: Osmanlı Umum Sigorta’nın Hikayesi

“Efendiler,

Bugünkü törene katılımınızla bizi onurlandırdığınız için teşekkür ederim. Bu törenin büyük bir önemi olduğunu düşünüyorum, çünkü ülkemizin gelişiminde önemli bir adımı simgeliyor.

Bugün açılışını yaptığımız şirket, son derece parlak bir başlangıç yapıyor. Son dönemlerde İstanbul finans piyasası ciddi bir krizden geçti. Bu zorlu koşullara rağmen Osmanlı Umum Sigorta Şirketi hisselerinin ve genel olarak Türk varlıklarının gösterdiği istikrarla gurur duyabiliriz.

Şirketimizin Galata’da açılması özellikle dikkate değerdir, çünkü burası sigortacılığın Doğu’da ilk kez uygulandığı bölgedir. Hatta sigortacılığın, Kuzey Avrupa ülkelerinde benimsenmesinden çok önce burada kullanıldığını söyleyebilirim.

Sigortacılık, beş yüzyıl sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü himayesi altında, Osmanlı Sigorta Şirketi’nin kurulmasıyla artık Türkiye’de kök salmıştır.”


Bu tarihi satırlar, Osmanlı Umum Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı Edgard Vincent’in, şirketin 1893 yılındaki açılış töreninde yaptığı konuşmaya ait. Vincent konuşmasında, sigortacılığın Osmanlı’daki derin izlerine işaret ediyor, yerli sigorta şirketinin ülkenin kalkınmasında üstleneceği rolü vurguluyordu [1]. Umum Sigorta’nın kurulması, Osmanlı’da yeni bir sigorta şirketin pazara girmesinden çok daha fazlasını ifade eder. Bu adımla Osmanlı, “Batı icadı” sigortacılığı tamamen benimsediğini ilan ediyordu.

Bu bölümde, ilk yerli sigorta şirketimiz olan Umum Sigorta’nın iniş ve çıkışlarla dolu serüvenine göz atacağız. Ama öncesinde, bu önemli adımın atılmasına zemin hazırlayan ekonomik ve siyasi dinamikleri anlamamız gerekiyor.

Borçların Gölgesinde: Osmanlı Devleti ve Düyûn-ı Umûmiye

Osmanlı Devleti’ni 1876 yılında mali iflasa sürükleyen koşullar, yüzyıl boyunca yaşanan ekonomik sorunların kaçınılmaz bir sonucuydu. Osmanlı, bu dönemde özellikle askeri harcamalar ve kaybedilen savaşlar nedeniyle ciddi maliyetlerle karşı karşıya kaldı. Tanzimat döneminde bir dizi mali reform yapılmış olsa da, bu reformlar devletin ihtiyaç duyduğu geliri yaratmaya yetmedi.

Yüzyılın ortalarından itibaren hız kazanan dış borçlanma, Osmanlı’yı yabancı sermayeye bağımlı hale getirdi. 1875 yılına gelindiğinde, devletin yıllık dış borç ödemeleri toplam gelirlerinin %60’ına ulaşmıştı, bu da borçların ödenmesinin fiilen imkansız olduğunu gösteriyordu. Aynı yıl devlet dış borç ödemelerini yarıya indirdiğini duyurdu, 1876 yılında ise tamamen dondurdu [2].

Osmanlı Devleti’nin borçlarını ödeyemediğini ilan etmesinin ardından, Avrupalı alacaklılarla hükümet arasında müzakereler başladı. Uzun süren görüşmelerin sonunda 1881 yılında anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre, Osmanlı’nın borç tutarı yaklaşık yarı yarıya azaltılıyor, ödemeler yeniden yapılandırılıyordu. Buna karşın Osmanlı, borçların ödenmesini güvence altına alacak Genel Borçlar İdaresi’nin (Düyûn-ı Umûmiye) kurulmasını kabul ediyordu. İdare, vergilerinin bir bölümünü (özellikle damga, tuz, ipek, tütün vergisi gibi stratejik kalemleri) doğrudan tahsil edecekti. İdare ayrıca bazı tarımsal malların üretiminde ve ticaretinde tekel imtiyazına sahipti [3].

Genel Borçlar İdaresi, borç ödemelerini güvence altına alan bir yapı olarak kalmadı; Osmanlı ekonomisi üzerinde uzun yıllar sürecek yabancı kontrol mekanizmasının temel taşı oldu [4]. İdare, sahip olduğu imtiyazlı statü sayesinde Osmanlı’da yatırım yapmak isteyen Avrupa sermayesi için önemli bir rehberlik rolü üstlendi. Bu süreçte, İdare’nin üyeleri arasında yer alan, Osmanlı Bankası da ekonomideki etkinliğini hızla artırdı. Fransız ve İngiliz sermayesi kontrolündeki Banka, özellikle demiryolu, maden, tarım gibi alanlardaki stratejik yatırımlara odaklandı [5].

Sigorta Piyasasında Yabancı Hakimiyeti

Osmanlı Devleti’nde ekonomik dinamiklerin hızla değiştiği bu dönemde, sigorta piyasası da hatırı sayılır bir büyüklüğe ulaşmıştı. 1892 yılına gelindiğinde, sigortacılık faaliyetleri artık sadece İstanbul ve İzmir gibi büyük ticaret merkezleriyle sınırlı kalmamış, ülkenin diğer vilayetlerine de yayılmıştı. Pazarda İngiliz şirketlerin ağırlığı hala belirgin olsa da, Fransız, Alman ve Avusturyalı şirketler de kendilerine sağlam bir yer edindiler [5] [6].

Ancak, sigorta piyasasının gözetim ve denetimden uzak bir şekilde büyümesi, zamanla ciddi sorunlar doğurmaya başladı. Hükümet, giderek artan sayıda sigorta şikayetiyle karşı karşıya kalıyordu. Yabancı sigorta şirketlerinin faaliyetlerinin kontrol altına alınması bir mecburiyet haline gelmişti. Bu şirketler, Osmanlı topraklarında faaliyet göstermelerine rağmen, vergi ödeme, yeterli sermaye ve rezerv bulundurma gibi yükümlülükleri yerine getirmiyordu.

Osmanlı Devleti, sigorta piyasasını düzenlemeye yönelik ilk ciddi adımı 1887 yılında attı ve sigorta şirketlerine ruhsat alma zorunluluğu getirdi. Ancak bu düzenleme, Batılı devletlerin sert itirazlarıyla karşılaştı [6]. Politika bağımsızlığını büyük oranda kaybetmiş olan Osmanlı, bu kapsamdaki bir düzenlemeyi hayata geçirecek siyasi güce sahip değildi. Umum Sigorta işte bu koşullar altında, piyasadaki yabancı hakimiyetine karşı yerli bir alternatif olarak kuruldu.

Pazarda Yerli Rüzgarlar

Osmanlı’da yerli bir sigorta şirketi kurulmasına yönelik girişimler 1886 yılında başlamıştı. Ancak bu dönemde yapılan ilk iki başvuru, hükümetin talep ettiği vergi ve sermaye koşullarını karşılayamadığı için sonuçsuz kaldı [7]. Nihayet 1892 yılında, Fransız asıllı Ternau Bey ve René Baudouy, sigorta şirketi kurma imtiyazını almayı başardılar. Osmanlı Umum Sigorta adıyla kurulan şirket, yangın, nakliyat ve hayat sigortalarında yurtiçinde ve yurtdışında sigorta ve reasürans faaliyetleri yürütme hakkına sahip oldu [8].

Umum Sigorta’nın kuruluşunda Osmanlı Bankası kritik bir rol oynadı. Şirket, 1893 yılında Banka aracılığıyla halka arz edilerek piyasaya giriş yaptı. Arz edilen 40 bin hisse toplumda büyük bir ilgi gördü ve üç katından fazla talep topladı. Şirketinin hissesini satın alanların arasında devletin en başındaki isim, II. Abdülhamit de yer alıyordu [9].

Osmanlı Bankası paylarının %57’sini alarak en büyük hissedar konumuna geldi [4]. Umum Sigorta’nın yönetim kurulu başkanlığına, Osmanlı Bankası’nın da başındaki isim olan Edgard Vincent getirildi. Ayrıca, şirketin yönetim kurulunda Osmanlı Bankası, Genel Borçlar İdaresi ve Tütün Rejisi’nin çalışanları yer aldı [7]. Yönetim Kurulu yapısı, Umum Sigorta’nın Osmanlı mali sisteminde kilit rol oynayan kurumlarla olan yakın ilişkisini ortaya koyuyordu.

Şirketin genel müdürlüğüne İzmir doğumlu olan ve daha önce London Assurance ile Generali ‘nin Osmanlı’daki temsilciliğini yapan Thomas Jackson Maltass getirildi. Sigorta sektöründe önemli bir deneyime sahip olan Maltass, göreve geldikten hemen sonra şirketin uluslararası bağlarını kurmak amacıyla harekete geçti. İlk iş olarak Avusturya, Fransa ve İngiltere’de reaasürans görüşmelerinde bulundu [10]. Şirket aynı yıl Paris Union ve London Assurance ile reasürans anlaşması imzalayarak önemli bir kapasite elde etti [11]. Umum Sigorta böylece, sigortacılık için yeterli sermayeye ve deneyime sahip olmadığı yönündeki eleştirilere de yanıt vermiş oluyordu.

Devlet Desteğiyle Yükselen Güç

Umum Sigorta’nın piyasaya girişi, Osmanlı sigorta sektörüne kayda değer bir dinamizm getirdi. Osmanlı Bankası’nın geniş şube ağını acenteleri arasına katan şirket, kısa sürede 200 şubeye ulaştı [12]. Bu güçlü dağıtım kanalı, şirketin üretim rakamlarına doğrudan yansıdı. Henüz birinci faaliyet yılında %11’lik pazar payı ile sektör lideri haline geldi. [6]. Şirketin agresif büyüme stratejisi, Türkiye coğrafyası ile sınırlı kalmadı. Ortadoğu, Balkanlar ve hatta Hindistan gibi daha uzak coğrafyalardaki riskleri kabul etmeye başladı [12] [13] [14]. Umum Sigorta uluslararası bir sigorta şirketi olma yolunda adımlarla ilerliyordu. Şirketin 1900 yılında Londra’da açtığı reasürans ofisi de bu küresel genişleme stratejisinin bir parçasıydı.

Yerli oyuncunun pazar lideri olmasıyla piyasada sert bir rekabet dönemi başladı.Yabancı şirketler, Umum Sigorta’yla rekabet edebilmek için primlerini önemli ölçüde düşürdüler. Bu rekabet, özellikle İstanbul ve İzmir’deki sigorta primlerinde %50’ye varan indirimlere yol açtı. Ancak fiyata dayalı yıkıcı rekabet ortamı Umum Sigorta dahil tüm şirketlere zarar vermeye başlamıştı. 1900 yılına gelindiğinde, agresif politikalar yerini daha kontrollü ve işbirliğine dayalı bir yaklaşıma bıraktı. İstanbul’da yangın sigortacılığı yürüten, Umum Sigorta’nın  aralarında yer aldığı 44 şirket, fiyat istikrarı sağlamak amacıyla bir araya geldi ve ortak bir tarife belirledi [6]. Ne var ki bu girişim de beklenen başarıyı sağlayamadı. Osmanlı sigorta piyasasında primlerin ve teknik kârlılığın seyri, iniş çıkışlarla devam etti ve kalıcı bir denge sağlanamadı.

Umum Sigorta’nın piyasanın en önemli aktörlerinden biri haline gelmesinde sahip olduğu Devlet desteğinin oldukça büyük bir payı vardı. Hükümet, yayımladığı genelgede kamu kurumlarının sigorta işlemlerinde Umum Sigorta’nın tercih edilmesi gerektiğini açıkça ifade ediliyordu [6]. Diğer yandan şirket, ilanlarında Padişah’ın fermanıyla kurulduğunu vurguluyor, milli sigorta şirketi imajını pekiştirmeye çalışıyordu. Ancak kamunun desteği karşılıksız değildi; hükümet zaman zaman Umum Sigorta’dan belirli riskleri sigortalamasını veya primlerinde indirim yapmasını talep ediyordu [7]. Şirket, kamudan gelen bu taleplere mümkün olduğunca olumlu yanıt vererek, devletle olan ilişkisini iyi tutmaya özen gösterdi.

Umum Sigorta ile Devlet arasındaki ilişkiler bununla da sınırlı kalmadı. Şirketin yöneticileri ilk günden itibaren sigorta piyasasının düzenlenmesi konusunda hükümetle yakın bir işbirliği içinde çalıştılar [17]. 1903 yılında şirketin yönetim kurulu başkanlığına atanan Gabriyel Noradunkyan, aynı zamanda Bâb-ı Âli Hukuk Müşavirliği görevini yürütüyordu. Noradunkyan, Devlet’in sigorta piyasasını düzenlemek adına ikinci girişimi olan 1906 kanunun hazırlanmasında kilit bir rol oynadı. 1908 yılında Ticaret ve Bayındırlık Bakanlığı’na atanan Noradunkyan, I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı hükümetinde önemli sorumluluklar üstlenmeye devam etti.

Mali Kriz ve Yeniden Yapılanma

Umum Sigorta, faaliyetinin ilk on yılında prim üretimini istikrarlı bir şekilde artırmayı başardı. 1903 yılına gelindiğinde şirketin prim üretimi yaklaşık 5,5 katına çıkmıştı. Ancak, finansal performans için aynı olumlu tabloyu çizmek mümkün değildi. Şirketin kârlılığı yıllara göre inişli çıkışlı bir seyir izliyordu [18]. Bu kârlılık problemleri, şirket yönetimi ile sermayedarlar arasında sorunlar çıkmasına yol açtı. 1905 yılında Yönetim Kurulu, Genel Müdür Maltass’a maaşında indirim yapmasını önerdi, ancak bu talep Maltass tarafından kabul edilmedi [19]. 1905 sonunda ortaya çıkan büyük teknik zarar, yönetim karşıtı grubun örgütlenmesine ivme kazandırdı.

Aynı zamanda, 1908’den itibaren etkisini artıran milliyetçi akımlar, Osmanlı Bankası gibi yabancı sermayeli kuruluşlara karşı olumsuz bir rüzgar estirmeye başlamıştı. Böylece Umum Sigorta’nın yönetimi üzerindeki baskı daha da artıyordu. Nihayet, Noradunkyan başkanlığındaki bir konsorsiyum, Umum Sigorta’nın kontrolünü ele geçirmek için harekete geçti. Şirketin iyi yönetilmediğini düşünüyorlardı. Osmanlı Bankası’nın elindeki paylar satın alınmalı ve şirket yeniden yapılandırılmalıydı [21]. Gerekli olan sermaye Avusturyalı Generali grubundan bulundu. Banka’nın hisseleri Generali’ye devredildi ve genel müdürlük görevine Vittorio Besso getirildi. Yönetim kurulu başkanı ise bir kez daha Noradunkyan olacaktı [22].

Ancak yönetim değişikliği beklenen başarıyı getirmedi. Şirket 1912 mali yılını da önemli bir zararla kapattı. Bu kötü performans, yalnızca şirket içi çekişmelerden değil, aynı zamanda Balkan Savaşları ve ardından gelen I. Dünya Savaşı’nın yarattığı ağır ekonomik koşullardan da kaynaklanıyordu. Tüm bu zorlukların sonucunda şirket, 1917 yılında Osmanlı Milli Umum Sigorta adıyla yeniden yapılandırıldı [12]. Görünüşe göre Umum Sigorta, Osmanlı kimliğine bir de “milli” sıfatını ekliyordu.

Peki, ilk yerli sigorta şirketimizin bu heyecan verici hikayesi neden hayal kırıklığıyla son buldu? Bir zamanların saygın ve muteber isimleri nasıl gözden düştü? Yeni kurulan şirketin unvanındaki “milli” ifadesi neyi temsil ediyordu? Bu soruları bir sonraki bölümde detaylı olarak ele alacağız. Ancak, Umum Sigorta’nın hikayesini noktalamadan önce, şirketle ilgili sıkça tartışılan bir konuya değinmemiz gerekiyor: Şirket gerçekten yerli ve milli miydi?

Umum Sigorta’nın Kimlik Tartışmaları

Umum Sigorta’ya ilişkin bugüne kadar yapılan değerlendirmelerin pek çoğunda şirketin sermayesinde ve yönetimindeki yabancı ağırlığına vurgu yapıldı. Gerçekten de Umum Sigorta halka açık bir şirket olsa da, şirketin özellikle ilk yıllarındaki yabancı hakimiyeti göz ardı edilemez. Öte yandan, bu durumu dönemin siyasi ve ekonomik koşullarından bağımsız değerlendirmemek gerekir.

İlk olarak, Umum Sigorta’nın faaliyet gösterdiği yıllar boyunca, Osmanlı’da sanayiden finansa, ticaretten altyapıya kadar birçok yatırım, çok büyük oranda yabancı sermaye tarafından yapıldı. Daha önce de vurguladığımız gibi Osmanlı bu tür projeleri tamamen yerli kaynaklarla finanse edecek düzeyde sermaye birikimine sahip değildi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti, yabancı yatırımları, kalkınmanın bir aracı olarak gördü ve destekledi. Bugünden bakıldığında bağımsızlığın önünde bir pranga olarak görülen Genel Borçlar İdaresi gibi bir kurum bile,  Osmanlı’nın kurumsallaşma sürecinde önemli rol oynadı [3] Umum Sigorta’nın ilk yönetim kurulu başkanı olan Edgard Vincent’in, bir zamanlar Genel Borçlar İdaresi Meclis Başkanlığı yapmış olması da tesadüf değildi.

Umum Sigorta’nın milli olmadığına yönelik bir başka eleştiri de, şirket yöneticilerinin büyük ölçüde İngiliz ve Fransızlardan seçilmesidir. Ancak, unutmamalıyız ki Osmanlı Devleti için millet kavramı yalnızca Türkleri kapsamıyordu. Osmanlı, kendi topraklarında yaşayan ve kanunlarına tabi olan herkesi Osmanlı milletinin bir parçası olarak görüyordu. Osmanlı perspektifinden bakıldığında, İzmir’de doğmuş ve tüm hayatını Türkiye’de geçirmiş olan, İngiliz asıllı Maltass milletin bir ferdiydi. Ayrıca o yıllarda Osmanlı’nın sigortacılık alanındaki beşeri sermayesinin de yetersiz olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Umum Sigorta kurulurken, Maltass dışında sigortacılık tecrübesi olan yalnızca bir kişi bulunabilmişti. Hatta Genel Müdür, uzun bir süre boyunca şirket çalışanlarına eğitim vermek zorunda kalmıştı [23].


Umum Sigorta’ya bugünün perspektifinden bakarak onu “yabancı” olarak nitelendirmek yanıltıcı olur. Aynı şekilde, ona milli bir kahraman rolü biçmek de gerçekçi değildir. Umum Sigorta ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişki tamamen pragmatik bir temele dayanıyordu. Şirket Osmanlı’daki ticari fırsatları değerlendirirken, Osmanlı da sigorta piyasasında hakimiyet kurmaya çalışıyordu. Bu karşılıklı faydaya dayalı ilişki, sigortacılığının bu topraklardaki gelişimine önemli bir ivme kazandırdı. Umum Sigorta sigortacılık tarihimizin köşe taşlarından biridir. Onun hikayesinden bize düşen, Batılı rakiplerinin aksine neden bugün aramızda olmadığını sorgulamak olmalı.


Kaynaklar

[1] L’Argus.  (20 Ağustos 1893). La première société d’assurances ottomane. – L’installation.

[2] Pamuk, Ş. (2017). Osmanlı-Türkiye iktisadî tarihi 1500-1914. İletişim Yayınları.

[3] Gürsoy, B. (1984). 100. yılında Düyun-u Umumiye İdaresi üzerinde bir değerlendirme. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 40(1-4).

[4] Autheman, A., & Berktay, A. (2002). Bank-ı Osman-ı Şahane: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Osmanlı Bankası. Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi.

[5] Baskıcı, M. (2002). Osmanlı Anadolusunda sigorta piyasası: 1860-1918. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 57(04), 1-33.

[6] Akbulut, H. (2014). Cumhuriyet Dönemine Kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda Sigortacılık. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

[7] Özger, Y. (2017). Sultan II. Abdülhamid dönemi sigorta sektöründe milli yapılanma Osmanlı Sigorta Şirketi. İdeal Kültür Yayıncılık.

[8] L’Argus. (2 Nisan 1893). Documents Officiels Formation de Société Générale D’assurances Ottomane.

[9] L’Argus. (26 Mart 1893). Société Générale Ottomane D’assurances.

[10] L’Argus. (9 Nisan1893). Turquie.

[11] L’Argus. (6 Ağustos 1893). Turquie.

[12]. Ererdi, H. C. (2018). Sigortacılığımızın tarihi. Dahi Yayıncılık.

[13] L’Argus. (12 Mart 1895). Syrie. — La Situation de L’assurance à Beyrouth.

[14] L’Argus. (12 Mart 1895). Turquie. — Les incendies à Uskub.

[15] L’Argus. (28 Ekim 1900). Bureau de réassurances à Londres.

[16] L’Argus. (28 Ocak 1894). Smyrne.

[17] L’Argus. (19 Kasım 1893). Turquie.

[18] Pech, E. (1906). Manuel des sociétés anonymes fonctionnant en Turquie. Gérard Frères.

[19]. L’Argus. (29 Ekim 1905). Société Générale Ottomane D’assurances.

[20] L’Argus. (17 Haziran 1906). Société Générale Ottomane D’assurances.

[21] L’Argus. (4 Şubat 1912). Société Générale Ottomane D’assurances.

[22] L’Argus. (7 Temmuz 1912). Société Générale Ottomane D’assurances.

[23] L’Argus. (6 Ağustos 1983). Un Personnel Pistonné et Inexpérimenté.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir