Türk Dünyası Sigorta Birliği: Sigortacılıkta Yeni Bir Bölgesel Güç

Tam üç yıl önce, hepimizi heyecanlandıran bir adım atıldı. 2022 yılında Türkiye Sigorta Birliği (TSB), Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın sigorta birliklerini İstanbul’da bir araya getirdi. Bu buluşmanın sonunda mutabakat zaptı imzalanarak Türk Dünyası Sigorta Birliği resmen kuruldu. Ardından Atilla’nın torunları Macarlar, Orta Asya’dan Türkmenistan ve yavru vatanımız KKTC de birliğe gözlemci olarak katıldı. Böylece coğrafi sınırları aşan, Türk birliğinin gücüne yaslanan bir bütünleşmenin ilk adımı atılmış oldu.

Tarihsel Ülküden Kurumsal İşbirliğine

Aslında Türklerin, bunun çok ötesinde, tek bir siyasal birlik altında var olma ülküsü 19. yüzyıla kadar uzanıyor. İsmail Gaspıralı ve Ziya Gökalp gibi münevverler bu düşünceyi kavramsallaştıran isimler arasında yer alırken, Enver Paşa bu ideal uğruna hayatını ortaya koyan tarihi figürlerden biri oldu. Cumhuriyet döneminde dil ve kültür birliğini güçlendirmeye yönelik önemli adımlar atıldı; ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türk devletlerinin büyük bölümü demir perdenin arkasında kalarak uzun yıllar sürecek bir sessizliğe gömüldü.

Türk devletlerinin tek bir siyasal birlik altında toplanıp toplanamayacağı ise bu yazının konusu değil. Ancak Türk dünyasıyla kurduğumuz ilişkilerin stratejik önemi bugün “Zengezur Koridoru” etrafında yürütülen tartışmalarda da açıkça görülebiliyor. Şimdi odağımızı sigortacılığa çevirelim ve bu yeni birliğin potansiyeline daha yakından bakalım. Türk Dünyası Sigorta Birliği’nin kurucu ülkeleri olan Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın toplam nüfusu yaklaşık 159,9 milyon. Buna gözlemci statüsündeki Macaristan, Türkmenistan ve KKTC’yi de eklediğimizde rakam 177,5 milyona ulaşıyor. Bu da 450 milyonluk Avrupa Birliği nüfusunun üçte birine karşılık gelen, üstelik oldukça dinamik bir demografik yapı anlamına geliyor.

Jeopolitik Konum, Ekonomik Güç

Türk Dünyası Sigorta Birliği üye ve gözlemci ülkelerinin 2024 yılı toplam GSYH’si yaklaşık 2,11 trilyon dolar seviyesinde. İlk bakışta sınırlı gibi görünse de bu büyüklük, Birliği dünya sıralamasında 8. en büyük ekonomik blok konumuna taşıyor. Üstelik bölgenin demografik dinamizmi ekonomik performansa da yansıyor; 2024 verileri, tüm üye ülkelerin küresel GSYH büyüme ortalaması olan %2,9’un üzerinde bir büyüme sergilediğini gösteriyor. Her ne kadar sigorta penetrasyon oranları şu anda dünya ortalamasının altında olsa da bu durum, aslında sektör açısından ciddi bir büyüme potansiyeli anlamına geliyor.

Ancak Birliğin gerçek potansiyelini ortaya çıkaran esas unsur, bu ülkelerin dinamik nüfus yapısı ve hızla artan ekonomik aktivitesi. Bu tablo özellikle hayat ve sağlık sigortaları başta olmak üzere birçok alanda geniş bir büyüme alanı sunuyor. Dahası, bu ülkelerin sayılara tam olarak yansımayan jeostratejik konumları da dikkate değer. Türk Dünyası Sigorta Birliği ülkeleri, küresel jeopolitiğin ağırlık merkezinin kaydığı bir dönemde bu merkezin tam odağında ya da hemen yakınında yer alıyor. Bu da büyük altyapı ve enerji projeleri için ortak reasürans mekanizmaları ve bölgesel risk havuzları oluşturmak açısından benzersiz fırsatlar anlamına geliyor.

Şuşa’daki Genel Kurul

Birlik, ilk genel kurulunu 14 Eylül 2025’te Azerbaycan’ın Şuşa şehrinde gerçekleştirdi. Toplantıda Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Birliğin sigorta ve reasürans alanındaki işbirliğini derinleştirmek, düzenleyici ve teknik kapasiteyi güçlendirmek ve üyeler arasında uygulamaları modernize etmek için stratejik bir platform niteliği taşıdığını özellikle vurguladı. Bu vurgu, Türk dünyasının ekonomik mimarisini şekillendiren diğer TDT mekanizmalarıyla da uyumlu. Türk Yatırım Fonu, Merkez Bankaları Konseyi, Türk Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği ve Dijital Ekonomi Ortaklık Anlaşması gibi yapılar, bölgedeki entegrasyonun çok katmanlı bir zemine oturduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Şuşa’daki genel kurul, yalnızca sigorta sektörü adına değil, Türk dünyasının bütünleşme sürecinin kurumsal derinliği açısından da yeni bir dönemin habercisi niteliğinde.

Şuşa’daki toplantının bir diğer kritik boyutu, Türkiye’nin sürece yalnızca kurucu bir aktör olarak değil, aynı zamanda yön verici bir güç olarak yaklaşmasıydı. Hem sektörün çatı kuruluşu olan TSB’nin hem de düzenleyici otorite SEDDK’nın toplantıda ortaya koyduğu birliktelik, Türkiye’nin bölgesel sigortacılık vizyonunu kurumsal bütünlüğüyle sahiplendiğini açıkça gösteriyordu. Bu durum, basit bir protokol görüntüsünün ötesinde, Türkiye’nin bilgi birikimini, düzenleyici kapasitesini ve sektörel hafızasını Türk dünyasıyla paylaşmaya hazır olduğunun güçlü bir işareti olarak okunmalı.

Türkiye’nin Bölgesel Liderliği

TSB Başkanı Uğur Gülen’in Şuşa’daki değerlendirmeleri, Birliğin omurgasının dayanışma ve karşılıklı güven üzerine inşa edildiğini gösteriyor. Afetlere karşı ortak direnç oluşturma vurgusu, Türk dünyasında en kırılgan halkaları güçlendirmeyi hedefleyen kolektif bir risk yönetimi anlayışına işaret ediyor. Reasürans kapasitesinin ortak bir güçle artırılması ise, bölge ülkelerinin tek başlarına erişemeyeceği ölçek ekonomilerini mümkün kılarak Birliğin finansal dayanıklılığını derinleştirebilecek nitelikte.

SEDDK Başkanı Davut Menteş’in yaklaşımı ise Türkiye’nin regülasyon alanında son yıllarda biriktirdiği kurumsal kapasitenin Türk dünyası için giderek bir referans noktası haline geldiğini gösteriyor. Türkiye’de uygulanan gözetim ve denetim politikalarının uluslararası kurumlar tarafından dikkatle takip edilmesi, bu gelişimin tesadüf olmadığını, aksine sistemli bir kurumsal dönüşümün sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin doğal afet ve tarım sigortalarındaki kapsamlı deneyimi ise bölgenin en kırılgan alanlarından birinde bilgi aktarımına imkân tanıyor. Bu kapasitenin Birlik ülkeleriyle paylaşılması, Türk dünyasında sigorta piyasalarının güvenilirlik, sürdürülebilirlik ve kriz dayanıklılığı açısından güçlenmesi için önemli bir fırsat sunuyor.

Sonuç

Tüm bu göstergeler, Türk Dünyası Sigorta Birliği’nin yönünün büyük ölçüde Türkiye’nin kurumsal kapasitesi, teknik birikimi ve uzun vadeli vizyonuyla şekilleneceğini gösteriyor. Yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalara dağılmış toplulukların bugün yeniden ortak bir hedef etrafında buluşması hem tarihsel bir anlam taşıyor hem de ciddi bir sorumluluk yüklüyor. Sigorta sektörü bu bütünleşmenin görünmeyen ama en kritik kaldıraçlarından biri; çünkü ortak risk yönetimi ve karşılıklı güven olmadan gerçek bir ekonomik entegrasyon mümkün değil. Bu noktada Türkiye’nin rolü, yalnızca bir kurucu ülkenin ötesinde, ortak geleceğin kurumsal mimarisini şekillendiren belirleyici bir aktör olarak öne çıkıyor.


Kaynaklar

[1] World Bank (2025). World Bank Data. https://data.worldbank.org/indicator/NY.GDP.MKTP.KD.ZG?locations=AZ-TR-KZ-KG-UZ-HU-TM-1W&most_recent_value_desc=true

[2]. KKTC İstatistik Kurumu (2023). Nüfus ve Ekonomik Göstergeler. Veriler yazar tarafından projekte edilmiştir.

[3] Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) (2025). 1st Assembly of the Turkic World Insurance Union Was Convened in Shusha, Azerbaijan. https://www.turkicstates.org/tr/haber/1st-assembly-of-the-turkic-world-insurance-union-was-convened-in-shusha-azerbaijan

[4] Sigorta Dünyası (2025). Türk Dünyası Sigorta Birliği İlk Genel Kurulunu Azerbaycan Şuşa’da Yaptı. https://www.sigortadunyasi.com.tr/2025/09/15/turk-dunyasi-sigorta-birligi-ilk-genel-kurulunu-azerbaycan-susada-yapti/

Not: Bu metin, yazarın Sigorta Dünyası Dergisi Eylül sayısında yayımlanan “Türk Dünyası Sigortada Güçlerini Birleştiriyor” başlıklı yazısının güncellenmiş ve genişletilmiş versiyonudur.

Scroll to Top